19 Temmuz 2014 Cumartesi

KEÇİ KALESİ.

18 temmuz günü daha önceden yapmış olduğum keçi kalesi tırmanışını bu sefer kamplı olarak gerçekleştirmek için yola çıktık.Akşam için yemek,su, vs. alıp malzemelerimizi hazırladık.
Bu sefer ulaşımı otostop ile gerçekleştirmek istedik açıkçası. Neyse zaten planımız belliydi ve düştük yollara.
Havanında temmuz ayı içinde göstermiş olduğu etkiyi de göz önüne alarak öğleden sonra 14:15 gibi başladık yürümeye.
Gideceğimiz yer bulunduğumuz yerden 33 km uzaklıkta olduğu için pek bir sıkıntı çekmiyoruz zaman açısından.Yaklaşık 35 dk lık beklemenin ardından görkem adında şanslı  kişimiz bizi alıyor arabasına.Onun gideceği yerde Selçuk olunca belli bir süre sonra yollarımızı ayırıyoruz.
15:30 da Selçuk merkezde yürüyerek yol almaya devam ediyoruz.Esnafla muhabbet,meraklılarla sohbet derken kendimizi şehrin dışına atıyoruz.


Yol kenarında hem yürüyüp hemde etrafa bakarak zamanımızı geçiriyoruz.Tam  bu esnada arının teki gel benim sağ ayağımın botun içine gir bide sok haydaa. Hemen yol kenarından toprak alıp iğnesini çıkarma çalıştıktan sonra bir güzel çamur yapıp üzerini kapattım.Bekledik yaklaşık 10 dk civarında ağrısı hafifledi,şişme de   olmadı devam ettik yürümeye.
16:15 gibi kamyoncu metin abiyi durduruyoruz.Bizi uzaktan gördüğü gibi yavaşlamaya başladı zaten.Geri kalan yolu da bu şekilde tamamladıktan sonra Belevi kavşağında iniyoruz.


Havanında hafif rüzgarlı olması bizi rahatlatıyor.Keçi kalesine çıkan patika yola geliyoruz nihayet.16:40  da yükseltisi biranda kendini  gösteren patikalarda yürüyerek tırmanışa geçiyoruz.


Rüzgar ile beraber başlayan tırmanış tepenin zirvesine gelince daha da artmaya başladı. Yaklaşık 340 m yükseklikte bulunan kaleye geldiğimizde rüzgarın etkisinin biraz olsun azaltacak olan kuzey tarafında en yüksek olan köşesinin korunaklı yerine geçerek kampı buraya atmayı uygun gördük.Ve güzel bir şekilde çadırı oyuğun içine yerleştirdik.

Patika yol ile kaleye çıkış normal tempo ile 1 saat 20 dk  gayet rahat çıkılıyor.Kale aslına bakılırsa bir elden geçmesi gerekiyor.En azından günümüze kadar gelmiş olmasından dolayı ve büyük bir bölümü halen ayakta , görkemli bir şekilde durması insanı neden olmasın dedirtiyor.




Açıkçası kale hakkında tarihi ile ilgili pek bir bilgim yok ondan dolayı bu konuda pek bilgi veremiyorum. Ama efsaneleri var ;çoban ve kral kızı arasında geçen ...
Ama gelinip görülmesi en azından bir gece konaklayıp gecesini de yaşamanızı tavsiye ederim. Gördüğüm ve patika yollardan ilerlerken en üzücü tarafı insanların buraya gelirken yanında getirdikleri pet şişeleri, poşetleri,konserve kutularını,çöplerini bırakmaları gerçekten insanın canını sıkıyor.
Kendilerine saygıları yoksa bile gezip gördüğün yeri ne akla hizmet kirletiyorsun ki!!

Akşam yemeğini yedikten sonra gece kalenin üstünden Selçuk'a,Belevi'ye  ve izmir-aydın otobanından geçen arabaların hareketliliği eşliğinde vakit geçirdik.Geldiğimizden beri etkisini gösteren rüzgar tabi bizi yanlız bırakmadı sabaha kadar esmeye devam etti.
Birde en güzel tarafı tren seslerinin duyulması.Gece boyunca baya hareketliydi.



Rüzgar aynen şu şekilde sabaha kadar devam etti






Aslına bakarsanız gece boyu rüzgarın esmesi bir yönden iyi oldu çünkü sivrisinekler başa bela olacaktı.Sabaha karşı nasıl olmuşsa altı yedi sivri girmiş çadıra bizi de biraz ısırmışlar neyse ki uyanmamıza yakın fark ettik fazla ısırmalarını engelledik.

Çadırın ağzı doğuya doğru baktığından sabahleyin güneşin içeriye hafif hafif sızmasıyla bizde toplanmaya başladık.










Hava aydınlandıktan sonra yavaş yavaş artık aşağıya doğru inişe geçiyoruz.Yaklaşık 35 dk sonra patikalardan ayrılıp yola varıyoruz.
Tekrardan otostop ile dönüşümüzü gerçekleştiriyoruz.Şansımıza tek araç ile ulaşımımızı sağlıyoruz.


tekrardan görüşmek üzere...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder