11 Ağustos 2014 Pazartesi

Tarihi KIRKGÖZ KÖPRÜSÜ



İç Anadolu turunda  görmediğim yerler için farklı bir rota izlerken genellikle köy yollarını kullanarak seyahat etmek coğrafyayı başka bir gözle görmüş oluyorsunuz. Bolvadin Çay yolu üzerinde Akar çay üzerinde kurulmuş tarihi bakımdan Anadolu'nun  en eski ve en uzun taş köprüsü özelliğine sahip Tarihi Kırkgöz Köprüsünü ziyaret ediyorum. Buraya geldiğimde açıkçası tarihi hakkında çok bilgim yoktu.Ve zaten şans eseri görme fırsatını yakaladım.
arkada kalan kısmı Eber gölüne bakıyor


Taş köprüyü gördükten sonra tarihi hakkında daha fazla bilgiye sahip oldum.Gerçekten görülmesi gereken bir eser eğer köprülere ve tarihe ilginiz varsa burası önemli bir yer.
Köprü Doğu Roma imparatorluğundan başlayarak  Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılmış stratejik öneme sahip olduğu için egemen devletler tarafından ele geçirildiğinde çeşitli onarımlar görmüş.402 m uzunluğunda ve adı gibi kırk tane gözü yerine 52 göz bulunuyor.


Kuzey Kısmı

Köprü üç bölümde inceleniyor  orta bölümü Roma kuzey kuzey kısmı  Mimar Sinan tarafından yapılmış ve 64 göze kadar uzatılmış güney kısmı ise Bizans İmparatoru I. Manuel tarafından mermer ve yontulmuş bazalt taştan yapılmış.Günümüzde ise 2006 yılında görmüş olduğu tadilat sonrasında şuan ki halinde sizi karşılamakta. 

Güney Kısmı

Onca öneme sahip bu köprüyü açıkçası çevresini ve korunmasını pek iyi görmedim.Yol üzerindeki tabelası bile ağaçlar arasında kalmış ve tabelayı görmeniz biraz zor.

Kuzey giriş kısmı arkada görünen dağlar Sultan Dağları









10 Ağustos 2014 Pazar

Sakarya Başı

Sakaryabaşı Eskişehir'in Çifteler ilçesine bağlı Konya yolu üzerinde bulunan ve görülmesi gereken bir yer.Geçen sene bu zamanlarda Sakarya nehrinin Karadeniz'e dökülen  yerini görmüştüm bu seferde doğduğu yeri görüntüleme şansını yakaladım.
Uzun zamandır Sakaryabaşını görüntülemek istemiştim.Anca 20 yıl sonra bu şansı yakaladım.Benim için gayet güzel bir anı oldu.Sakarya nehrinin kaynağı olarak bilinen bu su gayet temiz ve soğuk.Burada belediye işletmesi altında balık yetiştiriciliği ve piknik alanı olarak kullanılıyor.Önceleri insanların duyarsızlığı yüzünden suyun kirliliği söz konusu iken şimdileri az da çevreciler ve belediye tarafından bakımı yapılıyor.İnsanların bozkırın ortasında vaha olarak karşısına çıkan ve en azından buraya gelenleri su ve yeşilin tadını çıkarmalarını sağlıyor.
Piknik alanı olarak da kullanıldığı gibi havuz bölümünde yüze biliyorsunuz. Havuz olarak yapılan ve suyun kaynadığı yere giriş ücreti kişi başı 4 tl. Küçük ve büyük havuz bölümleri var.Birde iki katlı tramplen koymuşlar.




Önceden burası içindeki otların uzun olması insanı yukarıdan bakınca birazda olsa ürkütüyordu fakat yakın zamanda temizle çalışmaları sonucunda daha iyi olmuş.

Suyun kaynadığı yerler gördüğünüz gibi insanı mutlu ediyor.Kaynayan yerler ellerinizi getirdiğinizde suyun soğukluğunu daha da hissediyorsunuz.




Burası büyük bölüm ile küçük bölüm arasında geçiş yeri isterseniz buradan nefesinizi tutup karşıya geçebiliyorsunuz.


Sakaryabaşı'nın genel görünümü bu şekilde.Etrafta çok fazla piknik yapma ve serinlemek için gelen var.Burada balık tutmak yasak ama insanlar bütün bu yasağa rağmen göz göre göre balık tutuyorlar.  Birde işin ilginç yanı görevlilerinde buna göz yumması olayı farklı boyuta taşıyor. Yapılan yanlış ortada.




sonuç olarak taze alabalık alabilir ister kendiniz pişirip yiyebilir isterseniz de restoranda pişirtebilirsiniz.
Keyifli geziler ...



19 Temmuz 2014 Cumartesi

KEÇİ KALESİ.

18 temmuz günü daha önceden yapmış olduğum keçi kalesi tırmanışını bu sefer kamplı olarak gerçekleştirmek için yola çıktık.Akşam için yemek,su, vs. alıp malzemelerimizi hazırladık.
Bu sefer ulaşımı otostop ile gerçekleştirmek istedik açıkçası. Neyse zaten planımız belliydi ve düştük yollara.
Havanında temmuz ayı içinde göstermiş olduğu etkiyi de göz önüne alarak öğleden sonra 14:15 gibi başladık yürümeye.
Gideceğimiz yer bulunduğumuz yerden 33 km uzaklıkta olduğu için pek bir sıkıntı çekmiyoruz zaman açısından.Yaklaşık 35 dk lık beklemenin ardından görkem adında şanslı  kişimiz bizi alıyor arabasına.Onun gideceği yerde Selçuk olunca belli bir süre sonra yollarımızı ayırıyoruz.
15:30 da Selçuk merkezde yürüyerek yol almaya devam ediyoruz.Esnafla muhabbet,meraklılarla sohbet derken kendimizi şehrin dışına atıyoruz.


Yol kenarında hem yürüyüp hemde etrafa bakarak zamanımızı geçiriyoruz.Tam  bu esnada arının teki gel benim sağ ayağımın botun içine gir bide sok haydaa. Hemen yol kenarından toprak alıp iğnesini çıkarma çalıştıktan sonra bir güzel çamur yapıp üzerini kapattım.Bekledik yaklaşık 10 dk civarında ağrısı hafifledi,şişme de   olmadı devam ettik yürümeye.
16:15 gibi kamyoncu metin abiyi durduruyoruz.Bizi uzaktan gördüğü gibi yavaşlamaya başladı zaten.Geri kalan yolu da bu şekilde tamamladıktan sonra Belevi kavşağında iniyoruz.


Havanında hafif rüzgarlı olması bizi rahatlatıyor.Keçi kalesine çıkan patika yola geliyoruz nihayet.16:40  da yükseltisi biranda kendini  gösteren patikalarda yürüyerek tırmanışa geçiyoruz.


Rüzgar ile beraber başlayan tırmanış tepenin zirvesine gelince daha da artmaya başladı. Yaklaşık 340 m yükseklikte bulunan kaleye geldiğimizde rüzgarın etkisinin biraz olsun azaltacak olan kuzey tarafında en yüksek olan köşesinin korunaklı yerine geçerek kampı buraya atmayı uygun gördük.Ve güzel bir şekilde çadırı oyuğun içine yerleştirdik.

Patika yol ile kaleye çıkış normal tempo ile 1 saat 20 dk  gayet rahat çıkılıyor.Kale aslına bakılırsa bir elden geçmesi gerekiyor.En azından günümüze kadar gelmiş olmasından dolayı ve büyük bir bölümü halen ayakta , görkemli bir şekilde durması insanı neden olmasın dedirtiyor.




Açıkçası kale hakkında tarihi ile ilgili pek bir bilgim yok ondan dolayı bu konuda pek bilgi veremiyorum. Ama efsaneleri var ;çoban ve kral kızı arasında geçen ...
Ama gelinip görülmesi en azından bir gece konaklayıp gecesini de yaşamanızı tavsiye ederim. Gördüğüm ve patika yollardan ilerlerken en üzücü tarafı insanların buraya gelirken yanında getirdikleri pet şişeleri, poşetleri,konserve kutularını,çöplerini bırakmaları gerçekten insanın canını sıkıyor.
Kendilerine saygıları yoksa bile gezip gördüğün yeri ne akla hizmet kirletiyorsun ki!!

Akşam yemeğini yedikten sonra gece kalenin üstünden Selçuk'a,Belevi'ye  ve izmir-aydın otobanından geçen arabaların hareketliliği eşliğinde vakit geçirdik.Geldiğimizden beri etkisini gösteren rüzgar tabi bizi yanlız bırakmadı sabaha kadar esmeye devam etti.
Birde en güzel tarafı tren seslerinin duyulması.Gece boyunca baya hareketliydi.



Rüzgar aynen şu şekilde sabaha kadar devam etti






Aslına bakarsanız gece boyu rüzgarın esmesi bir yönden iyi oldu çünkü sivrisinekler başa bela olacaktı.Sabaha karşı nasıl olmuşsa altı yedi sivri girmiş çadıra bizi de biraz ısırmışlar neyse ki uyanmamıza yakın fark ettik fazla ısırmalarını engelledik.

Çadırın ağzı doğuya doğru baktığından sabahleyin güneşin içeriye hafif hafif sızmasıyla bizde toplanmaya başladık.










Hava aydınlandıktan sonra yavaş yavaş artık aşağıya doğru inişe geçiyoruz.Yaklaşık 35 dk sonra patikalardan ayrılıp yola varıyoruz.
Tekrardan otostop ile dönüşümüzü gerçekleştiriyoruz.Şansımıza tek araç ile ulaşımımızı sağlıyoruz.


tekrardan görüşmek üzere...




15 Haziran 2014 Pazar

DAVRAZ DAĞI MAYIS 2013


Davraz Dağı Isparta'nın doğusunda Isparta ve Eğirdir'e 25km mesafede bulunan Toros Dağlarına bağlı 2637 m yüksekliğine sahip kayak turizmine de elverişli heybetli dağdır. Ispartalıları bu dağa hem Davraz hem de Davras dediklerini öğreniyorum.Isparta çevresinde birçok dağ var bunlardan bazıları Gelincik Dağı (2808 m) , Dedegöl Dağları Dipoyraz doruğu (3007 m) , Sultan Dağları Gelinçikana Doruğu (2612 m)  zirveleri bulunuyor.

Davraz'a çıkmayı çok istiyordum yani zirve yapmayı bunu kışın yapmak istedim fakat yeterli ekipmanım olmadı için mayıs ayının gelmesini bekledim. Açıkçası tek başıma olarak plan yapıyordum tırmanışı sonrasında Tekin Işık (4 yıllık sınıf arkadaşım) ile yapmış olduğumuz muhabbet esnasında bu konu açıldı. Ya işte bende Davraz'a çıkmayı planlıyorum önümüzdeki hafta havanında güzel olduğu gün bunu gerçekleştirmek istiyorum diye konuşmaya başladık.Tekin ya aslında bende gelmek bunu denemek istiyorum diyerek gelmek istediğinden bahsetti.
Tekin- ya olum ben kamp yapmak istiyorum aslında
-- tamam bana uyar kardeşim
Tekin- Çadırda kalıp bir gece geçirelim olmaz mı?
-- hiç fena olmaz doğrusu yapalım dedim
Tekin- tamam ne zaman gidiyoruz ? :)  HaHa..

Ertesi gün başladık nereden çıkacağız, nerede kamp atarız ,neler götürelim yanımıza bir sürü soru  yağmuru Tekincim sağolsun hiç telefonu susturmadı :)


Aslında ben günübirlik  olarak çıkmayı düşünürken durum birden buraya geldi.Güzel olacağa benziyor.:)
Neyse Tekinin ile hazırlıklara başladık çadır,mat,tulum vs. alacağımız malzemeleri yerleştirdik çantalara.

Davraza ilk defa zirve yapıcağım için biraz araştırma yaptım.En uygunu güneybatı yamacından Sav kasabasının oradan çıkmayı denicez. Burası davraza çıkan üç farklı yoldan birisi.
Saat 16:00 civarında Tekinle buluştuk .Motora ile Sav kasabasına yol almaya başladık. Sav Davraz'ın güneybatı yakasında bulunuyor bizde motoru uygun bir yer aramak için dolaşıyoruz kasabada.Dolaşırken ekmek alıyoruz akşam için  fırından. Neyse biraz daha içerlere doğru ilerlerken bahçeli bir ev ve teyzeler var .
Dur bi soralım diyorum Tekin'e.Teyzelerin yanına gidip derdimizi anlatıyoruz.Sağolsunlar bir akşamlık bahçelerinde kalmasına izin veriyorlar. :)
Motoru da bırakarak güvenli bir yere başlıyoruz kamp kuracağımız yere doğru yürüyüşümüze.





Yolda patikayı takip ederek yürüsek de zaman konusunda sıkıntı çekmeyelim ve kampı gün batmadan kuralım diyerek konuşurken Tekin'e gps açalım dedim en azından kestirme yol bulup oradan gitmek için.Nitekim açıyoruz gps buluyoruz da yol devam ediyoruz sonrasında. Börtü böcek havaların güzelleşmesi ile daha da artmış buda yürürken dikkatimizden kaçmıyor değil. Burada dikkatimiz çeken küçük bir şelale yapımı ile uğraşıldığını görüyoruz.Ne için ve neden böyle düşünülmüş anlayamadık ama şelale gibi olan kısımdan suların içindeki kayalara basarak geçiyoruz karşıya :).  Dolana dolana vadinin içinden kamp kuracağımız yere geliyoruz.Aslında burası değil di fakat havada kararıyor en iyisi mi burada kalsak hiç fena olmaz diyerek atıyoruz kampı.Hava hafifte olsa rüzgarlıydı.Güneşin de gitmesiyle beraber rüzgar artmaya başaladı.Vadi içinde olduğumuz içinde etkisi fazlaydı.Bizde rüzgarı kesicek büyük bir ağaç bulup önüne çadırı kuruyoruz.

Tekin- köpek sesleri geliyor bize doğru gelmesin şimdi bunlar 
--yok be kanka rahat ol sen gelmez :)
Tekin-ya gelirse 
--gelsin o zaman ne diyeyim 




Evet çadırı kurduk.Şimdi yemek zamanı.Ocağımız olmadığından konserve ile işi hallediyoruz.Aslında sucuk yapmak güzel olurdu fakat almayı unutmuşuz. Ispartaya karşı karnımızı doyurduktan sonra biraz sessizliği dinliyoruz.Arkadan rüzgarın ağaçlardaki hışıltısı bir yandan uzaktan havlayan köpek sesleri..Neyse herşey güzel izliyoruz güneşin batarken oluşturduğu kızıllığı.Havanın da açık olaması farklı bir tat veriyor.



Ve hava artık gitgide kararmaya Isparta'nın şehir ışıklarının da yavaş yavaş ortaya çıkması ile farklı bir havaya büründü ortam. 



Güneşi de batırdıktan sonra birsüre takılıyoruz kayanın üstünde sonrasında çadıra doğru gidip uyumak için düzen alıyoruz.Sabah 6 ya doğru kalmayı planlıyoruz.Erken saatte kalkıp öğlen olmadan zirveye ulaşmayı hedefliyoruz.
Çadır içi muhabbetleri güzeldir. Tekin ile de gayet güzel geçiyor. meyve yiyoruz , hafif müzik de var.Bir süre sonra erken kalkacaz diye  uykuya dalıyoruz.
Neyse saatler ilerliyor ve gece 12 ye doğru Tekin dürterek uyandırıyor beni

Tekin- Yunus kalk birileri var dışarıda fenerleri var dolaşıyorlar...diyerek fısıldayarak konuşuyor ortamı daha bi gergin hale getiricesine

---Nerede kardeşim hani diye bende ister istemez fısıldıyorum olayı anlamadan

Tekin-bak orada karşıda ışığı geliyor 

-- kardeşim yok kimse ne yapsın bizi burada hem yukarıda barakada kalan insanlar var bişi olmaz 

Tekin- olum napcaz !

Böyle diyerek benimde içime kurt düşürüyor ister istemez bende olayı anlamaya çalışmak için sesiz bir şekilde bekliyorum sanki avı bekleyen avcı gibi sadece ses dinliyorum  kulaklarımı açmış bir şekilde !

ulan kim gelecek ? kim gezer bu vakitte çadırın etrafında ? vs . sorular soruyorum kendime.Yaklaşık 10 dk sessizlik içine büründüm resmen rüzgarda var dışarıda ağacın dalları çadıra sürtüyor ara ara. Sonra yok içim rahat etmeyecek benim bakmam lazım diyerek bakıyorum dışarıya tabiki kimsecikler yok sonra Tekin'e bakıyorum adam uyumuş bile .... Neyse kendime gülüyorum ve tulumun içine girip devam ediyorum uyumaya





Ve sabah oluyor, alarmlarımız  çalarak uyanıyoruz . Dün geceki olayı hatırlayarak gülüyoruz birbirimize.Çadırın içinde kahvaltımızı yaparak yavaştan toparlanıyoruz.Yaklaşık olarak 3 saat civarında tırmanışımız var erkenden başlıyoruz yola koyulmaya.


sabahın ışıklarının etkisi ile tekinin yerinden kalkmama isteği ters orantı gösteriyor ama bir süre devam ettikten sonra yavaştan kalkıyor bizim müdür :)



Ve Davraz'ın güneybatı yamacından doğusuna doğru yolumuza başlıyoruz.Güneş Davraz'ın üstünden hafifçe süzülünce kuş cıvıltıları artmaya başlıyor.Dünkü akşam rüzgardan eser yok ve hava istediğimiz gibi.



yaklaşık 20 dk boyunca yürüdükten sonra oluk başına geliyoruz.Aslında dün kampımızı kurmak istediğimiz yer burasıydı fakat hava karardığı için gelememiştik.Burası kamp için uygun yerlerden.
Oluktan soğuk akan suyla yeterli miktarda suyumuzu dolduruyoruz.birazda serinlemek için yüzümüzü yıkadıktan sonra patika yoldan yukarıya doğru başlıyoruz  çıkmaya.Güneşin daha yeni yükselmesini fırsat bilerek ilerliyoruz.





Karın uzun süre kaldığı Davraz'da tabi karlar yavaştan erimeye başlayınca ortaya parça parça kayalar çıkıyor.Buda tırmanışımız esnasında bize sürekli zigzaglar çizmemize neden oluyor. Bizde kayalara uyum sağlayarak yamacın yan kesiminden devam ediyoruz.Yukarıda küçük barakalar görünüyor.Burayı yayla gibi kullanan insanlar var.Hayvanlarını çitlerle çevrili alanlarda tutuyorlar.Tabi yanlarında kangal ve çoban köpekleri de var bunlara dikkat ederek geçiyoruz yanlarından belli bir süre sonra zirvenin alt kısmında bulunan düzlüğe ulaşıyoruz mayıs ayında buradaki karlarda erimiş bir şekilde karşılıyor bizi.Güneş ısıtıyor artık vücudumuzu yukarı çıkarken üzerimizdeki montları çıkararak devam ediyoruz.İlk molayı düzlük olan kısımda veriyoruz.Hafif soluklanmak ve etrafa bakmak için.





Ve il mola düzlüğü buradan sonra artık kar seviyesine doğru yükseleceğiz 




Burada dikkatimi çeken düzlükteki girinti çıkıntılar sanki dalgalı deniz gibi görünüyor.Burada genelde dediğim gibi hayvancılık yapıyorlar yöre halkı.

Ve keyifle  devam ediyoruz dağın sırt kısmından, artık erimekte olan karın yanından hoplaya  zıplaya şarkı söyleyip , boşluğa bağırarak birbirimize bakıp başlıyoruz gülmeye :)





Saat 11 e doğru nihayet zirveye varıyoruz.Yaklaşık olarak 2637 m de başladığımız rotayı tamamlıyoruz.Buradan Barla dağını,Eğirdir'i, Akdağ'ı ve o güzel Toros dağlarının güzel görüntüsüne bakarak birbirimizi tebrik ediyoruz.Tekin ile beraber yapmış olduğumuz bu zirve devamını geleceğinin sinyallerini  veriyor :)

Zirvede yaklaşık olarak 1 buçuk saat vakit geçiriyoruz yemeğimizi yedikten sonra güneşin altında yorgun vücudumuzu dinlendirmek için uzanıyoruz tepede.
Bizim çıktığımız rota gayet rahat tırmanışı var eğer farklı bir rota istiyorsanız kayak merkezinin oradan kuzey ve batı yamaçlarından çıkabilirsiniz.Kış tırmanışı için tabiki de  daha zevkli olur onuda ileride yapmayı istiyorum doğrusu.





VE son ...

  • Tırmanış Ekibi
         Yunus Can
         Tekin Işık
  • Yer
         Isparta Davraz Dağı
  • Rakım
         2637 m